Bireysel Danışmanlık

Bireysel danışmanlık, danışanın duygu durumunu, yaşam kalitesini, fiziksel ve ruhsal sağlığını bozan, çevresiyle ve kendisiyle olan iletişimini engelleyen, aile hayatını ve sosyal hayatını çıkmaza sokan, iş performansını ve motivasyonunu olumsuz etkileyen, sebebi açıklanamayan vücut ağrıları yaşamasına sebep olan sorunları; güvenilir ve alanında uzman bir danışman ile aşması sürecidir. Terapi, danışanın farkındalık kazanmasını, güçlü ve zayıf yönlerinin farkına varmasını, zayıf yönlerini geliştirmesini, ona zarar veren duygu ve düşünceleri kontrol etmesini; huzurlu, mutlu ve sağlıklı bir hayat yaşamasını hedefler. Terapist ise bu süreçte danışanın içinde bulunduğu durumla ilgili farkındalık kazanması, bu durumu kabullenmesi ve değiştirmesi basamaklarında onun yanında olur.

Sabah kalkıyorum işe gidiyorum. Çalışıyorum. Alış veriş yapıyorum. Arkadaşlarımla buluşuyorum. Kitap okuyorum. Bir şeyler izliyorum. Spor yapıyorum. Uyuyorum. Her şeyi yapıyorum çok da yoruluyorum ama hiç birinden gerçekten keyif almıyorum. Sanki ben yapmıyorum. Ben yaşamıyorum gibi. Sadece yapacaklarımı planlıyorum. Dolu dolu yaşıyorum ama yaşadıklarımdan keyif almıyorum. Yapmam gerekenleri yaptığım bir hayatım var gibi.


Anda kalamayan bireyler kendi kendilerine kaldıklarında ne yapacaklarını bilemezler. Kaygılanırlar, geçmişten pişmanlık duyarlar, geleceğe dair umutsuzluk hissederler. Zaman içinde bedensel şikayetleri artar. Vücut ağrılarından çokça şikâyet ederler. Etrafa neşe saçıp, akıllıca düşünceler ortaya koysalar da aslından kendi dertlerine derman olamazlar.


Geçmişe dönüp baktıklarında pişmanlıklarla dolu bir hayat görürler ve bunun için suçlayacak insanlar bulurlar. Bu sebeple yakın ilişkilerinde memnuniyetsiz ve eleştirel bir tarzları vardır.


İçsel motivasyonları yoktur daha çok başkalarını memnun etmek için yaşarlar. Kendi istek ve ihtiyaçlarına bakmak yerine olması gerekene ve beklenene odaklanırlar. Yönlendirici bir beklenti olmadığında ne yapacaklarını bilemezler ve yönlendirilmek için uygun bir yönlendirici bulurlar. Zaman içinde bundan da şikâyet ederler. Yeterince sevilmediklerini, hak ettikleri değeri görmediklerini haksızlığa uğradıklarını söylerler ve buna inanırlar.

Aslında bir miktar kaygı sağlıklıdır. Kişiyi harekete geçirir. Değişimi ve hayatta kalmayı sağlar. Sağlıklı olmayan kaygı ise kişinin sağlığını bozar ve yaşamı sekteye uğratır.


İki günde bir acile gidiyorum. Kalp krizi geçiriyorum sanıyorum, hiç geçmeyecek sanıyorum. Bütün vücudumu kontrol ettirdim fiziksel olarak sorun yok ama neden böyle oluyor anlamıyorum. Gündüz her şey yolunda akşam oluyor çocuk uyuyor işlerim bitiyor başlıyor bendeki çarpıntı. Kendimi hasta hissediyorum. Kimse beni anlamıyor. Numara yapıyorum sanıyorlar.


Aslında yapacağım çok şey var ama başlayamıyorum, kendime güvenemiyorum. Akşamdan plan yapıyorum ne olursa olsun bugün işlerimi yapacağım diyorum. Sabah oluyor göğsüme bir ağırlık oturuyor ben yine vazgeçiyorum. Evden çıkamaz oldum. Arkadaşlarımla buluşamıyorum, iş başvurusu yapamıyorum. Çevremdeki insanlar sürekli tavsiyelerde bulunuyorlar ama ben hiç birini yapamıyorum. Hayatım benim istediğim gibi gitmiyor. Sanki hayatım gitmiyor.


Sınavlara, sunumlara projelere çok iyi hazırlanıyorum. Ne zaman sınava girsem sunuma başlayacak olsam elim ayağıma dolanıyor bildiğimi unutuyorum. Bedenimi ve zihnimi kontrol edemiyorum. Sıcak sıcak terliyorum, kalp atışım hızlanıyor, bildiklerimi unutuyorum. Daha başarılı biri olabilirdim, daha yüksel puanlar alabilirdim ama bu kaygımı asla yenemedim.


Kaygısını kontrol edemeyen bireyler günlük hayatlarını kontrol edemezler. Stresleri ile baş edemezler, anksiyete yaşarlar. Ertelemeye ve hayatın akışından kaçınmaya başlarlar. Zaman içinde bedensel şikayetleri artar. Doktor doktor gezerler ama şifa bulamazlar. Bu sebeple duyguları kaçınmadan hissetmek, duygulara anlam vermek ve onlara zaman tanımak çok kıymetlidir. Bu beceriyi geliştiren kişiler kaygılarını, korkularını, öfkelerini yerinde ve yeterince yaşarlar ve ifade ederler.

Aklımdan çıkaramıyorum geçmişi. Benzer bir şey gördüğümde duyduğumda aynı şeyleri hissediyorum. Bazen de hatırlatacak bir şey olmuyor ama zihnim bedenim yine aynı tepkileri veriyor. Korkuyorum kaçıyorum daha cesur olacağım diyorum ama sonuç yine aynı. Hayatımı kaçarak yaşamaktan bıktım. Yuva kurmak istiyorum ama insanlar o kadar güvensiz geliyor ki; nasıl başaracağımı bilmiyorum.


Bazen öyle bir an geliyor ki çok yakın arkadaşım, en sevdiğim insan bile bana itici geliyor. Nefret ettiğimi hissediyorum ya da çok korktuğumu hissediyorum. Aslında müdürümle aram iyi ama bazen öyle oluyor ki; ondan çok korkarken çekinirken buluyorum kendimi. Bazen otobüs şoföründen, bazen mağazadaki satış elemanından ya da kütüphanedeki görevliden korkarken buluyorum kendimi. İçime kapanıyorum. Bambaşka birine dönüşüyorum ya da ben hep böyleyim ve bunu kahrediyor.


Geçmişim zordu hatta travmalarım çok evet ama bugün her şey yolunda aslında. Ama ben huzurlu hissedemiyorum. Geçmişten çıkamıyorum. Bugüne odaklanamıyorum. Geçmişin esiri gibiyim. Hayatımı bozmaya başladım. Yakınlarım benden şikayetçiler. Mutlu ve memnun olamıyorum. Eşim ve çocuklarım mutlu olmak için beni bekliyorlar ama ben huzurlu bir pazar kahvaltısını zehir edebiliyorum.


Travmatik yaşantının kişinin hayatına bozucu etkisi vardır. Zihin bir yerde takıldıysa yani travmanın etkisi altında kaldıysa anda kalamaz sürekli geçmişi yani travmatik yaşantısını hatırlar. Günlük hayatını travmasının tesiri ile yaşar ve değerlendirir. Travmatik yaşantıları olan bireyler yaşadıklarına benzer deneyimler ararlar. Yaşadıklarını da geçmişteki olumsuzluklara benzetme eğiliminde olurlar. Ya da hayatları geçmişlerine benzemesin diye uğraştıkça zihinlerindeki korkularının esiri olurlar. Travma bazen bir olay olabilir bazen de tekrarlanan birçok olay olabilir. Esiri olduğunuz, etkisinden kurtulamadığınız yaşantılar aslında travmalarınızı oluşturur. Bu esaretten kurtulmadan sağlıklı hissetmek huzurlu hissetmek oldukça zordur.

Spora başlıyorum, diyete başlıyorum, kitaba başlıyorum ama devamını getiremiyorum, sonuca ulaşamıyorum. Her seferinde bu kez farklı olacak diyorum ama aynı. Başaramıyorum. Olmuyor. Sanırım doğru, ben beceriksiz başarısız biriyim. Daha başarılı olsaydım yapardım. Ben bir hayal kırıklığıyım.


En iyisi olsun istiyorum. Güzel olsun istiyorum. Başladığım işte iyisi olsun derken çok uğraşmam gerekiyor, yoruluyorum. Gayret ediyorum, çabalıyorum. Sanırım en iyisi olsun derken yoruluyorum ve bırakıyorum.


Her şeyi düzenliyorum, hazırlıklarımı yapıyorum. Başlıyorum heyecanla. Tüm gücümle tüm heyecanımla her şeyi yapıyorum. Kendi ihtiyaçlarımı o kadar görmezden geliyorum ve erteliyorum ki artık son noktaya geliyorum. Ve sonuç aynı yine başladığım işi bitirmeden bırakıyorum.


Başladığı işi bitiremeyen kişiler zaman içinde kendilerine kızmaya başlarlar. Kendilerine yönelik inançları negatif olur. Değersizlik, yetersizlik, başarısızlık hisleri artar ve kendilerini hayal kırıklığı olarak değerlendirirler. Çoğunlukla bu duygular çocukluk ve ergenlik döneminde öğrenilen yetişkinlikte farklı deneyimlerle ortaya çıkan duygulardır. Zaten var olan ve zaman içinde açığa çıkan negatif duygular, negatif bakış açıları ve patolojik davranışlar yeniden düzenlenmelidir. Ancak kendiyle barışık ve kendinden memnun biri kendine kızmak yerine kendini anlamayı kendine şefkat duymayı seçer.

Kendi kendime kaldığımda, yapacak bir şey bulamadığımda, yoğun geçen bir günün sonunda kendimi ihtiyacımdan fazla yerken buluyorum. Sonrasında pişmanlık hissediyorum. Yapmayacağım diyorum ama yine aynı şeyi yapıyorum. Bazen de az yemek için gün boyu yemek yemiyorum ya da az yiyorum. Akşam olunca duramıyorum, fazlaca yiyorum.


Ne zaman canım sıkılsa bunalsam kendimi alış veriş yaparken buluyorum. Listem var, bir şey alınca listenin sonuna hemen yenisini ekliyorum. İhtiyacım olsun olmasın önemli değil. Alış veriş yapmak o an bana çok iyi geliyor ama sonra etkisini kaybediyor. Yine pişmanlık.


Kendi iç dünyasına ulaşmaktan kaçan, hissetmekten kaçınan bireyler sürekli bir şeylerle meşgul olmak isterler. Daha çok haz veren aktivitelerle uğraşmak isterler. Yemek yemek, alış veriş yapmak, oyun oynamak, uyumak, seks yapmak bu şekilde değerlendirilebilir. Bütün bu kaçınma davranışlarının altında çatışmalar, duygusal yoksunluklar, üzüntüler var olmaya devam ederler. En temeldeki birincil duygularla yüzleşmek, duyguları hissetmek ve bu duygulara anlam vermek çok kıymetlidir.

Sürekli bir şeylerle meşgulüm. İşe gidiyorum, spora gidiyorum, kursa gidiyorum, arkadaşlarımla buluşuyorum, ev işlerini düzenliyorum. Gece olunca dinlenme vaktimde bile uğraşacak bir iş buluyorum kendime. Hafta sonu geliyor, eşim ve çocuklar evde dinlenmek istiyorlar. Mutlaka bir plan yapıp dışarı çıkmayı sağlıyorum evde kalacaksak da evde yapılacak iş buluyorum. Hiç duramıyorum. Bedenim iflas etmek üzere, gerçekten çok yorgunum. Eşim benden çok şikâyet ediyor. Gerginliğim çocuklara da yansıyor.


Her işi ben yapıyorum. Başkasının yaptığı işleri kontrol ediyorum, düzenliyorum. Her yeni ortamda zamanla bütün sorumluluklar benim üstüme kalıyor, bir şekilde bunu kendime yapıyorum. Aslında isteğim şu ‘ iyi olsun, sorun çıkmasın’. Neden bunu istiyorum bilmiyorum. Birileri benden yardım istemese de yardım ediyorum. Görevim ya da sorumluluğum olmayan işler de benim yakama yapışıyor. Günün sonunda hem zihnen hem bedenen çok yoruluyorum. İflas etmek üzereyim.


Başkalarına yardım ettikçe yardım almayı bekleyen, sevdikçe sevilmeyi bekleyen, ilgi gösterdikçe ilgi görmeyi bekleyen kişiler zaman içinde hep öteki için yaşadıklarını fark ederler. Bu acı farkındalık ile ne yapacaklarını bilemezler. Hayat onlar için başkalarının beklentilerinden ibarettir. Kendilerinin ne istediği sorusunun cevabı yoktur aslında. Her şeyi kontrol ederek ve sürekli bir şeylerle meşgul olarak baş etmeye çalışırlar. Çok yorucu ve tüketen bir hayata sahiptirler. En temeldeki duygulara temas etmek, duyguları hissetmek ve duygulara anlam vermek çok kıymetlidir.


Kendimi bazen çok iyi bazen de çok kötü hissediyorum. Sanki bazen havalarda uçuyorum bazen de depresyonda gibiyim. Bazen dünyada cenneti yaşıyorum bazen de cehennemi. Bazen insanlar beni çok seviyor değer veriyor bazen de onlardan nefret ediyorum. Bazen sabah kalkmak için enerji doluyum bazen de ölsem daha iyi. Neden bu kadar dengesiz ve tutarsız hissediyorum anlayamıyorum.

Dışardan göründüğümden çok farklıyım aslında. İnsanlara nezaketli davranıyorum ama aslında onlara çok kızıyorum, nefret ediyorum. Hataya, zayıflığa tahammülüm yok. İnsanların düşüncesiz ve mantıksız davranmaları beni kızdırıyor. Düşüncelerimle, tavırlarımla duygularımla diğerlerini küçümsüyorum beğenmiyorum. En azından ben çabalıyorum.

Bireysel Danışmanlık Konularım

Duygudurum bozuklukları; bipolar bozukluk, depresyon,

Anksiyete bozuklukları; obsesif kompulsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu, panik atak, sosyal fobi, agorafobi, özgül fobiler,

Kişilik bozuklukları; borderline kişilik bozukluğu, narsistik kişilik bozukluğu, depresif kişilik bozukluğu, şizoid kişilik bozukluğu, obsesif kişilik bozukluk, pasif agresif kişilik bozukluğu antisosyal kişilik bozukluğu, bağımlı kişilik bozukluğu, çekingen kişilik bozukluk,

Uyku ve yeme bozuklukları,

Somotoform bozukluklar,

Öfke kontrolü ve stresle başetme,

Sosyal hayatta uyumsuzluk, dışlanma ve aşağılanma korkusu,

Yetersizlik ve değersizlik hisleri, özgüven problemleri, eleştirel içses,

Eleştiriyi tolere edememe ve buna bağlı performans kaygısı,

Zarar veren bağımlı ilişkiler,

Hayat kalitesinin bozulması, sürekli mutsuzluk hali,

Çalışma hayatında iletişim, çatışma, zorlanma ve uyumsuzluk problemleri,

Dikkat eksikliği, odaklanmada zorluk ve sürekli yorgunluk hali,

Plan yapamama ya da yapılan planı uygulayamama,

Kontrolsüz duygular, saldırgan ve düşmanca tutumlar,

Uygunsuz cinsel davranışlar ve yönelimler,

Geçmişinden kurtulamama, gelecekten ümitsiz olma,

Hiçbir şeyden zevk alamama, sürekli mevcut durumundan memnuniyetsizlik,

Travmatik yaşantıların tekrarı ve bu durumdan kurtulamama,

Devamlı kötü şeyler olacak korkusu ve hayattan kopma,

Bağı olan bir kimseyi kaybetme ve yas,

Zarar veren arkadaş ya da partner seçimi, sürekli çatışma,

Akraba ilişkilerinde yaşanan sorunlar, gelin-kayınvalide-oğul çatışması,

İhmal, fiziksel ya da duygusal istismar ve bunun hayata etkileri,

Çocukluk döneminde özgüven kaygı, ihmalkâr anne ya da baba, ebeveynler arasında iletişim bozukluğu, ebeveynler tarafından sürekli akranlarla kıyas ve kritik dönemleri yanlış yorumlama, aşırı mükemmeliyetçilik, yakın çevre tarafından fiziksel, ruhsal, cinsel istismar ve buna bağlı problemler,

Çocukluk döneminde akran ilişkilerinde sorunlar; sosyalleşememe, iletişimde yaşanan zorluklar, engellenme ve kendini ortaya koyamama, okula uyum sorunları,

Ölüm korkusu, kaybetme korkusu ve ana odaklanamama,

Sürekli diyet yapma, kilo verememe ya da verilen kiloları kısa sürede geri alma,

İş doyumsuzluğu, iş yerinde sürekli depresif hal yaşama, tükenmişlik, çalışmak istememe, yöneticilerle ya da çalışanlarla sürekli problem yaşama, kendini ifade ederken zorlanma,

Günlük yaşamı aksatan sorunlar, yeme sorunları, uyku sorunları, stres hallerinde yemek yiyerek sakinleşme, aşırı alışveriş yapma, aşırı televizyon izleme, ilişkilerden kaçmak için sürekli müzik dinleme ya da gezme.

Sağlıksız arkadaş, eş ya da sevgili seçimi, geçmişte zarar veren ilişkilere benzer ilişkilerin sürekli tekrarı, irade ile seçim yapamama